reklam

Dügün Tv Aydin Çine


 

İslami açıdan ekoloji

Yazar fotoahmet 26 Mayıs 2016 Perşembe 0 yorum
Ekoloji, Yunanca iki kelimenin birleşmesinden meydana gelmiştir. Biri ev anlamına gelen "Oıkos", diğeri de bilgi, ilim anlamına gelen "Logos" kelimesi. "Mekân Bilgisi", "Ev Bilgisi" anlamına olan Ekoloji, on sekizinci asırdan itibaren Batı'da kullanılmaya başlanmış, son on-beş yirmi yıldan beri de, çevrecilikle eş anlamlı olarak kullanıldığı görülmektedir.
İslâmiyet, kişinin hem dünyada, hem de ahirette mutlu olmasını istemektedir ve bu anlam dinin tarifi içindedir. Din'in emir ve yasakları bu iki yönüyle değerlendirildiğinde dengeyi koruyamayanın zararda olduğu görülecektir. İnanan insana içinde yaşadığı âlem'e insanlara, hayvanlara hatta tabiata karşı sorumluluklar yüklenmiştir. Canlı ve cansız varlıklara karşı sorumluluklarımız bazen bir Fariza, bazen da bir Fazilet olarak bize öğütlenmiştir.
Ekoloji, Allah'ın yarattığı tabiatın dengesinin korunması, canlı türünün muhafazası, hayvanlara iyi muamele yapılması, çevre kirliliğine sebep olan her çeşit faaliyete karşı çıkılması olarak ele alındığında, bu konuda İslâm'ın emir, yasak ve tavsiyeleri rahatça görülecektir.
Çevreyi kirletme hususunda da İslâm'ın emirleri çok açık seçiktir. Çünkü İslâmiyet temizlik dinidir. Temizlik imanın yarısı kabul edilmiştir."[14] Bu temizlik, hem çevre, hem vücut, hem gönül temizliğini ifade etmektedir. Pislik ya canlının, insanın sağlığına ya da mü minin ibadet yapmasına engel olan şeydir. Görüldüğü gibi kirletmek, pisletmek bir yana, çevreyi temizlemek bir görevdir. Temiz olmayan yerde ibadet yapmak, namaz kılmak mümkün değildir. Sağlığını kaybeden kimse pek çok ibadeti yerine getiremeyecektir. Kendi eliyle sağlığını kaybeden Müslüman, sağlığın şart koşulduğu ibadetleri yapamadığından, her halde hesaba çekilecektir.
Hz. Peygamberin hayatında, çevreciliğe örnek gösterilecek hareket ve davranışlarını özellikle, Medine döneminde ve devletleşme sürecinde görülmektedir. Allah'ın Resulü, Zû-Kard Gazvesinden dönerken, Zurayb adlı mevkie gelince, Ensar dan Harise oğulları: "Ya Resulallah! Burası bizim develerimizin otlağı, koyunlarımızın merası, kadınlarımızın çıkacakları orman bölgesi idi" demişler. Bunun üzerine Resulullah: "Kim buradan bir ağaç keserse, yerine yenisini diksin" buyurarak buranın koru haline gelmesini emretmişlerdir.[15]
Aynı kaynakta, Mehzür Ovasında toplanan sudan başka yerlerin de faydalanması için tedbirler alındığı bilinmektedir.[16] Hatta Hz. Osman da aynı yere, daha sonra su için set yaptırdığı rivayet edilmektedir.[17]
Yine Hz. Peygamber in sağlığında, bazı bölgeleri, bugünkü ifadeyle Sit Alanları tayin ettiği, herkesin yararına millî park ilan ettiği tarihi bir gerçektir. Hatta bu bölgelerin sınırları çizilmiş, otlarının koparılmasına, ağaçlarının kesilmesine, hayvanlarının avlanmasına yasak getirilmiştir. Hayber'in fethinden dönerken, Medine yi göstererek: "Ya Rabbi İbrahim'in Mekke'yi haram kıldığı gibi, ben de Medine'yi haram kıldım. O'nun iki kayalığı arası Haram Bölgesi'dir. Ağaçları kesilmez, ağaçlarının yaprakları koparılmaz, otları yolunmaz, hayvanları avlanmaz" buyurmuşlardı.[18] Belâzurî bu yasaktan bahsederken Sa'd b. Ebi Vakkas'ın bir olay münasebetiyle Hz Ömer'in şehrin bu hudutlarını esas kabul ettiğini, azatlı bir köleyi de bu koruma alanı için bekçi tayin ettiğini de bildirmektedir.[19] Taif'ten gelen bir heyet, Taif halkının topluca Müslüman olmak istediklerini, ancak bazı şartlarının olduğunu, bu şartlardan birinin de Taif in korunmuş bölge ilan edilmesi taleplerini Resulullah'a iletmişlerdi. Hz. Peygamber, ileri sürülen şartlardan bazılarını kabul etmiş, özellikle Taif şehri vadisi olan Vacc Vadisi'nin koruma alanı olarak ilanı ile ilgili olarak, Halid b. Said'e özel bir beyanname yazdırarak Taif halkına göndermişti. Bu beyanname'nin metni şöyleydi:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Ne Vacc Vadisi'nin dikenli ağaçları, ne de orada bulunan çalılar tahrip edilmeyecektir. Av hayvanları da öldürülmeyecektir. Böyle bir kötü hareketi yaparken yakalanan her şahıs elbiseleri çıkarılarak kırbaçla ıslah edilecektir. Şayet buna aldırış etmeyen olursa, yakalanıp Peygamber Muhammed'in huzuruna götürülecektir. Allah'ın elçisi Muhammed'in emri böyledir. [20]
Medine'de yeni yapılacak evlerin aralarında olacak mesafeleri, yolların genişliğini bizzat tayin etme ihtiyacını hisseden Peygamberimiz: yolların çeşitli yönlerden gelen yüklü develerin rahat geçebileceği bir genişlikte bırakılmasını, normal genişliğin en az yedi zira (yaklaşık 5.5 m.) olmasını istemiştir.[21]
Biz bu örnekleri, Ekolojinin İslâmîliği'ni gösterebilmek için vermeye çalıştık. Müslümanların bu prensiplere ne kadar bağlı kaldıkları hususu ise, sakinleri Müslüman olan şehirlere bakarak karar vermek mümkündür. Görülecektir ki, kusur Müslümanlıkta değil, Müslümanlardadır.[22]

Hiç yorum yok: